FİLMİN ve KARAKTERİN TANIMI
Dövüş kulübü; Kapitalist sisteme
eleştiri yönelten, tüketici toplumu
olmaktan çıkarılması gerektiğini öğütleyen sahneler var, robotlaşmış ve mutsuz topluma bu ihtiyaçlarını
tüketici toplumla giderilebileceğini savunan bireyler bu düzende çözüm üretmesi
yerine, Filmi izleyip rahatlaması ve hayatında çokta kısa bir zaman zarfında
moral bulması söz konusudur. Yani film kapitalist düzene karşıymış gibi gözükse
de bir nevi bu sisteme de hizmet etmektedir. Kapitalist sisteme biraz daha
değinmek gerekirse, her çocuğun güzel bir oyuncak bebekle yani barbie
bebeklerle büyümesi çok masum gözükse de ileriki hayatlarında estetik tüketici
haline sokabilmekte ya da Burger king yemeklerindeki happy yazında verilmek
istenilen subliminal mesaj biz topluma mutluluk satıyoruz. Anlaşılan bu dünyada
hepimiz birer vebalı olmamızdır. Filme gelecek olursak jack’in hayatını
düzeltmeye cesareti ve gücü yoktur. O gücü hayali kimliği olan Tyler da
buluyor. Hayali kimliği dünya da oturulmuş düzeni değiştirebilmek için gereken
özgüvene, cesarete ve güce de sahip olması ekstradan da bunları yapabilecek Zeka
bulunmaktadır. Bunun yolu filmde gösterdiği gibi yakıp yıkmaktan geçtiğini
vurgulamaktadır. Ve filmin sonunda Tyler ölmesi görevinin sonlandığını,
savunduğu anarşik davranışların işe yaradığı mesajını vermektedir. Ama Tyler
gibi biri yoktur. Başka verilen diğer mesajlar özgüveni, cesareti ve gücü
olmayan insanların Tyler gibi birini kendi yerlerine gelip yapmak istedikleri şeyleri
yapacaklarına inanmaları ve beklemeye devam etmeleridir. Tüketim toplumu
olmaktan ziyade insan insanlaşma yolunda adımlar atabilmeliyiz.
Karakter analizine bakacak olursak Narrator’un
ciddi anlamda duygusal sorunları olan bunu tedavi etmek için farklı Terapi
gruplarına katılması, sürekli endişeli, korku dolu, kuşkucu ve gergin bir tavır
sergilemesi öncesinde bize bazı bozuklukları anımsatmaktadır. Biraz daha
kurcalayacak olursak Narrator grup arkadaşı olan Marla karakterine ve iş
arkadaşlarını kötü niyetli şeklinde yorumlaması, sürekli olarak bir kuşku ve
güvensizlik halinde onlarla yaşamını devam ettirmesi akıllara paranoid kişilik
bozukluğunu getirmektedir. Ama hayali karakteri olan Tyler’ın ortaya çıkmasıyla
Narrator paranoid kişilik bozukluğundan şizofreniye kaydığını rahatlıkla
görebiliriz. Şizofreni de kendi arasında tipleri bulunmaktadır. Paranoid
şizofreniyi diğer tiplerden ayıran en önemli özellik sanrılı düşüncelerinin
bireyin davranışlarında önemli etkisinin olmasıdır. Sanrılı düşünce diğer
tiplerde bir dereceye kadar olabilir. Ama paranoid şizofreni dövüş kulübünde
olduğu gibi iyi organize olmuş, düzenli ve tutarlıdır. Paranoid şizofreniye
sahip bireyler her konuda normal davranışlarda bulunur, ama sanrılı konuya gelince
normal dışı davranışlar sergilemekle kendini bulur. Filmde gecen sahneleri
şimdi paranoid şizofreni belirtilerine göre değerlendirelim.
·
Bu
dünyaya özel olarak gönderildiğini, özel bir görevinin olduğuna (kıyamet projesi) ve olağan dışı
inançları vardır (koyduğu bombalarla finans tarihinin çökeceğine ve ekonomik
dengelerin biraz daha yaklaşacağını savunması)
·
Var
olmayan sanrılı düşünceleri, Marlayı hayali kimliği olan Tyler’dan
kıskanmasının belirginliği
·
Başka
bireylere anlatarak liderlik arzusunda bulunmak (Dövüş kulübü aracılığıyla
insanların dünyada köleleştiğini ama özgürlüğü yakalayamadıklarını vurgulaması
bu inançların değiştirebileceğini ve dövüş kulübünde oluşturduğu kurallarla
liderlik arzusunu gidermesi)
·
Savundukları
düşüncelere ve kendisine karşı olanlara karşı öfke duymak, saldırgan
davranışlarda bulunmak (Emniyet müdürünün kendilerinin yapmış olduğu suçu yer
altı bağlantılı olduğunu söylemesi ve şiddet eğilimli olarak değerlendirmesine
karşın lavaboda zorlukla kendi düşüncelerini benimsettirmesi ya da tehdit
etmesi sayılabilir.)
·
Hayali
kimliği olan Tyler’la kişilik bölünmesi yaşaması, hayali kimliğiyle konuşması
·
Terapi
gruplarına katılırken Marla’nın kendisini takip ettiği yönündeki iddiası
·
Kıyamet
projesine saplantılı bir şekilde bağlanmış olması ve düşüncede bozuklukların
yaşanması
DSM-V GÖRE TANI
1.
Aşağıdaki
belirtilerden her biri, bir aylık sürenin önemli kesiminde bulunur. Bunlardan
en az birinin sanrılar, varsanılar ya da darmadağın konuşma olması gerekir.
2.
B
u bozuklukta filmde de olduğu gibi iş, kişilerarası ilişki ya da kendine bakım
gibi birçok alanda işlevselliğin bozulması
3.
Süregelen
bulguların en az altı ay sürmesi
4.
Yadırganacak
denli gerçeğe aykırı inançlar, olağandışı yaşantılar kendini gösterebilmesi
5.
Bu
bozukluğun ağırlığı, sanrılar, varsanılar, darmadağın konuşma, olağandışı
psikodevimsel davranışlar ve silik belirtileri kapsayan birincil psikoz
belirtilerinin nicel değerlendirilmesi ile ölçülür.
6.
Akut
döneme dikkat edilmesi
DSM-IV GÖRE TANI
1.
Tedavi
edilmek şartıyla bir ay içinde aşağıdaki belirtilerin en az ikisinin bulunması
·
Halüsinasyonlar
·
Dezorganize
konuşmaların olması
·
Katatonik
davranışların bulunması
·
Hezeyanlar
·
Silik
Semptomlar, konuşma sıklığın olmaması ya da avolusyon
2.
İş,
arkadaş ve toplum alanlarında işlevselliğin bozulması
3.
Sıklıkla
görülen belirtilerin 6 ay ya da daha fazla süreyle kalıcı olur. 6 aylık zaman
zarfı, 1 ay veya daha fazla olacak şekilde tanı ölçütlerini içinde bulundurma
şartıyla belirtilerin olması gerekir.
4.
DSM-IV şizofreniyi 5 alt basamağa
ayırmıştır.
·
Paranoid Tip
·
Katatonik Tip
·
Disorganize Tip
·
Ayrışmamış Tip
·
Residuel Tip
ETİYOLOJİ
Etiyoloji, psikolojik ve tıbbi problemlerin
gelişiminde sebep olan veya gelişiminde payı olan faktörlerin ifade edilmesi
olarak tanımlanabilir. Bozukluğun neden nasıl ortaya çıktığını düşünsel,
davranışsal ve duygusal temellerinin bilinmesi başka hastalıklar ya da yeniden
tekrarlanmaması açısından yeni tedavi ve yöntemlerin bulunmasında yardımcı
olur. Şizofreninin etiyolojisi çok fazla risk barındırmasına rağmen kesin
olarak bilinmemektedir. Ne var ki araştırmacılar şizofreninin oluşmasında ve
gelişmesinde bazı faktörlerin önemli rol oynadığını vurgulamaktadır. Bu
faktörler arasından biyolojik,
bilişsel-davranışçı ve psikanalitik-psikodinamik faktörlerini
inceleyeceğim.
1.
BİYOLOJİK FAKTÖRLER: Şizofreninin aile içinde devam etme
eğiliminin yüksek olduğu uzun zamandır bilinmektedir. Yapılan araştırmalarda
aile çalışmaları, ikiz çalışmaları ve evlat edinme çalışmalarının etkileri
ortak bir sonuç ortaya koymaktadır. Şizofreni geçiren bir kişiyle genetik
olarak bağları olan kişiler olmayanlara oranla daha fazla görülme yaşanmakta
hatta bu oran %30 ile %50 arasında değişebilmektedir. İkizler üzerinden örnek
vermek gerekirse ikizlerden birini şizofreni tanısıyla hastaneye kaldırılsa,
diğer ikizin başka insanlara kıyasla yüzde 30-50 aralarında bir yüzdelikle
fazla görülme olasılığı vardır. Ya da ebeveynlerden ikisi de şizofreni
geçiriyorsa, çocuklarının da bu bozukluğu geçirme olasılığı %30 ile %50
arandadır diyebiliriz. Kalıtsal özelliğin biyolojik yapısını getiren genlerin
üzerindeki etkisi hiç kuşkusuz yukarıdaki gibi değinilmiştir. Yani genlerde
çıkabilecek bir özellik, beyin yapısını şizofreni olmaya yönelik bir şekilde
etkileyebilir. Şizofreninin biyolojik nedenleri konusunda ortak alınmış kesin
bir bilgi bulunmamaktadır. Ama nöronsal-aktarıcılar adı verilen biyokimyasal
maddelerin işlevselliğinde sorunların yaşanmasıyla bir nörondan diğer nörona
sinirsel mesajların iletilmediğinden kaynaklandığı yönünde açıklamalar ve
araştırmalar bulunmaktadır.
2.
PSİKANALİTİK-PSİKODİNAMİK FAKTÖRLER: Freud şizofreniyi narsistik nevroz
olarak tanımlamakla birlikte bunun sebebinin kısaca duygusal yatırımların içsel
ve dışsal objelere yeteri kadar yapılamaması ve şizofrenilerde olağandışı inanç
ve düşüncelere kaymasıyla gerçeklikten çoğu zaman kopukluklar görülmesinden
dolayı psikanalitik yaklaşım şizofreniyi zayıf bir egonun var olduğuna dikkat
çekmektedir. Ego gerçeklik ilkesini barındıran kısımdır. Bu yüzden şizofreninin
gerçeklikle kopukluğu ve hatta kendi içinde tutarlı olması mantıklı olabilir.
Ama kendisini bilimsel araştırma ve gözleme açmaz. Bilimsel olarak psikanalitik
yaklaşımı incelemek, deneysel sonuçlara ulaşmak olanağı yoktur.
3.
BİLİŞSEL-DAVRANIŞÇI FAKTÖRLER:
·
Davranışta
insanın pasif olduğuna ve koşullandırma yoluyla çevresel uyarıcılara karşılık
verdiğine inanılır. Davranış gözlemlenebildiği için veri toplayıp ölçmek
kolaydır
·
Öğrenmenin
etkisiyle bazı koşullanma ilkeleri, şizofreni hastanın bazı davranışlarında
değişim gözlemlenmiştir. Ama bazı psikologlar davranış değişimini, hastalığın
temelinde öğrenme yattığını kanıtlamaz. Şizofreninin gelişiminde öğrenmenin
nasıl bir etkisi olduğu konusunda daha kesin bir bilgi ya da gözlem söz konusu
değildir.
AYIRICI TANI
Paranoid Şizofrenide halisünasyonlar,
hezeyanlar ve düşüncede ya da inançlarda bozuklukların olması paranoid kişilik
bozukluğundan ayırt edilebilir. Dezorganize ve Katatonik şizofrenilere özgü Semptomlar
bulunmamasıyla ayırt edilir. Film karakterlerinde de olduğu gibi Kaygı, öfke, Marla’dan
uzak duran bir tutum sergilemesi ve tartışmacı özellikleri bulunmaktadır.
Tedaviye en iyi yanıt veren özellikleri açısından da şizofreninin diğer
tiplerinden ayırt edildiğini söyleyebiliriz. Majör Semptomlara baktığımızda
zulüm kuruntusu veya ihtişam yanılgısı gibi yoğunlaşan Kompleks ve sistemli
kuruntular yaşamaktadır.
Dissosiyatif bozukluklar bireyin
bellek, kimlik, şuur ya da algısında yaşanan kesinti ve ayrışmanın sonucu
olarak ortaya çıkar. Filme gelecek olursak Narrator hayali kimliği olan
Tyler’la kişilik bölünmesi yaşamış, kıyamet projesi için binlerce mil seyahat
edip Dövüş kulübünü oluşturması, akşamları kalkıp sabunlarla bomba yapması ve
marla ile bir cinsel yakınlığının olduğunu unutması Dissosiyatif
Rahatsızlıklarını akla getirmektedir. Ancak şizofrenideki halisünasyonlar,
hezeyanlar ve kendi kendine konuşma gibi özelliklerle Şizofreniyi Dissosiyatif
bozukluktan ayırt edilebilir.
TEDAVİ
1.
BİLİŞSEL-DAVRANIŞÇI TERAPİ
·
Negatif
davranış ve buna hizmet edebilecek düşüncelerin farkına varmak
·
Bilişsel
davranışçı Terapisti, kişiye hangi inançların hayatında sorunlar yarattığını
belirlemesi konusunda yardımcı olur. Bu aşamada Terapist hangi durum, duygu ve
düşüncelerin kişinin toplumca uygunsuz bulunulan davranışlara sebebiyet
yarattığını anlar. Bu aşama hasta için zor olmakla beraber hastanın iç görü ve
kendinin farkına varıp kendini keşfetmesi açısından çok önemlidir.
·
İlk
aşamada elde edilen olumsuz davranışlara yöneliktir. Bu aşamada elde ettiği
yetenekleri ve bilgileri gerçek hayata uygulamak için denemeler prova eder.
Bunun için aşamalı bir işlem uygular kişi amaca adım adım ulaşır. Bu yolla her
geçinilen aşamanın sıkıcılığı ve daha başarılabilir bir durum haline gelir.
·
İnsanlar
genellikle belirli kalıplara benzer reaksiyonlar verir. Kişinin belirli
kalıplarının neler olduğunu anlamak ve bu yolda çaba sarf etmek tedavinin
amacına yönelik atılmış çok önemli adımlardır.
2.
PSİKANALİST-PSİKODİNAMİK TEDAVİ:
·
Freud
kişilik yapısını id, ego ve süper ego olmak üzere ortaya atmıştır.
·
İd,
tutku, merak ve heyecan duygularımızın arkasındaki itici güçtür. Freud’da göre
zevk prensibine göre işleyen şey yaşam gücüdür. Olumlu yönden bakacak olursak,
id aynı zamanda kendini koruma duygusunun arkasındaki güçtür. Cinsel arzuların
ortaya çıkarak türlerin devamını sağlayan bölgede iddir. İd’in fantezileri
hayal gücü ve yaratıcı davranışların temelini oluşturur. İd, aynı zamanda
kişinin kendisine ya da topluma yöneltebileceği Agresif ve yıkıcı güçlerinde
temelidir.
·
Ego,
id ile süper ego arasındaki dengeyi kurmaya çalışan bir tür danışmandır
diyebiliriz. Ego süper ego ile id’in isteklerini değerlendirmeye alır. Gerçekçi
bir şekilde yapılan değerlendirme sonucunda istekleri kısmen ya da tamamen
gerçekleştirir. Eğer id’in istekleri gerçekleştirilemeyecek türden ya da sosyal
topluma son derece olumsuz sonuçlar doğuracaksa, o zaman ego savunma
mekanizmalarını harekete geçirir ve id’in isteklerini bilinçaltına iter ve id
ile süper ego arasındaki sorunu çözmüş görünür.
·
Süper
ego bireyin vicdanını temsil eder. Süper ego bireyi toplumun kurallarına uymaya
ve diğer insanlarla uyum içinde herhangi bir sorunun olmadan yaşamaya iter.
·
Bu
Terapinin amacı, Bilinçaltındaki çelişkileri bilince çıkarmak ve farkındalık
yaratıp bir çözüme ulaştırmaktır.
·
Ego
gerçeklik ilkesini barındırdığı için filmdeki hastanın egosu üzerine ağırlık
verilmeli ve ego güçlendirilme çalışmaları yapılmalıdır. Ayrıca filmi
inceleyecek olursak egodan id’e sapmalar yaşandığı görülmekte cinsellik ve
saldırganlık bunlar arasında sayılabilir. İd üzerinden de çalışmaları gözden
kaçırmamak gerekiyor. Savunma mekanizmaları üzerinden çalışarak direnci
arttırmalıdır.
·
Terapi
birkaç yıl sürebilmekle beraber hasta haftada üç veya altı defa Terapisti
ziyaret etmelidir. Seans süresi 50-60 dakika aralarında değişebilmektedir.
·
Nevrozlarla
psikozlar açısından bakıldığında; Bu Terapi kişiler arası iletişim ve iç görü
fazla olduğu için nevroz geçiren hastalarda daha fazladır.
3.
İLAÇ TEDAVİ: Biyolojik yaklaşımlarda, hastalardaki
davranışsal bozukluğu biyolojik tedaviyi amaçlar. Bu amaçla ya ilaç ya da
elektrik şoku kullanır. Ağır hastaların tedavilerinde ilaçların etkisini
rahatlıkla gözlemlenebilir.
·
Akıl
hastaların giydiği beyaz deli gömlekle hastaneye moral açından kaldırılmamalı
·
Rehabilitasyon
açısından düzenli ve davranışsal olarak hastaya karşı tutumun moral düzeyinde
de etkisini unutmamak ve buna göre davranmak
·
İlaç
tedavilerinin negatif ve pozitif etkilerini anlamak önemlidir.
·
Antipsikotik
ilaçlar şizofreninin sanrı, Halüsinasyon,
sosyal çekilme ve durumsal gerilme gibi Semptomların değiştirirler.
·
Antipsikotik
ilaçlar beyindeki bazı kimyasal maddelerin etkisini azaltarak etkili oluyor.
·
Antipsikotik
ilaçlara, klorfromazin, haloperidol ve krozafin diye bazılarını
örnekleyebiliriz.
·
İlaç
tedavilerin negatif etkilerine bakacak olursak dopamin motor kontrolünde önemli
rol oynadığı için tedavide kaslarda çoğunlukla rahatsızlıklar etkisini
gösterir.
·
Şizofreni
hastaların bazı ilaçların kullanmasıyla ortaya çıkan yan etkilerinden bir
tanesi de kilo alımı ya da diyabet hastalık riskini taşıyabilmektedir.
·
Yukarıdaki
maddelere bakılacak olursa antipsikotik ilaçlar şizofreniyi tedavi etmez,
altında yatan psikopatolojiyi yok etmez. Ancak en azından hastanın en yıkıcı Semptomlarını
kontrol altına almasında ciddi derecede etkisinin olduğu anlaşılmaktadır.
·
Sosyal
çekilme ve bastırılmış duygular şizofreninin negatif Semptomları olduğuna
değinmekte yarar vardır.
Bu yöntemlerle ilerlemek ne açıdan bu kişiye iyi gelirdi? Psikiyatrik veya başka bir sağlık alanına yönlendirme yapar mıydınız?
Filmin karakterini şizofreni
tanısıyla ele aldığım için hazırlamış olduğum raporu şizofreni kişi olarak
durumu değerlendirmeye çalıştım. Bunun için son soruya da şizofreni tanısıyla
gelen bir birey olarak bakacağım.
Hazırlamış olduğum raporda da
şizofreninin farklı tipleri olduğunu yukarda değindim öncelikle bana gelen
hasta hezeyanlar, Halüsinasyonlar ve sanrılar geçirdiğini söylemesi ve sosyal
topluma zararlar yarattığına değinmesi beni bir psikiyatra yönlendirecek yani
hastayı psikiyatrla ben beraber hastanın durumunu değerlendireceğiz. Çünkü şizofreni
tanısı alan kişi ve hezeyan sanrı gibi ağır durumların yaşanması ilaç
tedavisinin şart olduğunu, ayrıca başka tedavilerin etkisi fazla olamamaktadır.
Buna değinmeden de geçemeyeceğim ilaç tedavisi hastayı tam anlamda iyileştirmez
sadece bazı beyindeki bazı kimyasal maddelerin etkisini azaltır. Buradaki
amacın hastanın kontrol altında tutulması, topluma zarar vermeyecek bir birey
olarak kazandırmaktır. Psikiyatrla çalışmanın her hangi bir zararı yoktur bence
aksine bilgi alışverişinde bulunmak Terapiye artısı olur. Psikolog ile
psikiyatr almış oldukları eğitimlerin bazı konularda aynı bazılarında farklılık
olması da yazdıklarımı bir noktadan sonra doğrular niteliktedir. Ve sadece
psikiyatr değil. Ulaşabildiği bütün psikolojiyle ilgili kuruluşlarla irtibat
halinde olunması gerektiğinin kanaatindeyim.
Kaynakça
Carlson, N. R. (2014). Fizyolojik Psikoloji.
Ankara: Nobel Akademik.
Cüceloğlu, D. (1991).
İnsan ve Davranışı. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Fincher, D.
(Yöneten). (1999). Dövüş Kulübü [Sinema Filmi].
Kleinman, P. (2013). Psiko
101. İstanbul: Okyanus Yayıncılık.
Koroglu, E. (2014). DSM-5
Tanı Ölütleri Başvuru El Kitabı. Ankara: HYB Yayıncılık.
Köroğlu, E. (1978). DSM-IV-TR
CİLT 1. Ankara: HYB Yayıncılık.
Zimbardo, R. J.-P.
(2013). Psikoloji ve Yaşam. Ankara: Nobael Akademik Yayıncılık.
0 yorum:
Yorum Gönder