12 Aralık 2016 Pazartesi

BİREYSEL GÖRÜŞME: Hastalığını Kabul Etmeyen Danışana Nasıl Yaklaşılır?

  


TERAPİST ve DANIŞAN ARASINDA GEÇEN KONUŞMA




Terapist: belki biraz bana kendinden bahsedebilirsin.
Danışan: özellikle hangi konuları anlatmamı istersiniz?
Terapist: hangi konudan başlamak istiyorsanız oradan başlayabiliriz.
Danışan: 24 yaşındayım, Gaziantep üniversitesine gidiyorum, mimarlık okuyorum… Ailem yaşıyorlar ve birbirleriyle evlilik yaşamlarını paylaşıyorlar. Bir kardeşim var. Mustafa
Benden 2 yıl küçük, onun epey yakınız. Son zamanlarda tek başıma takılıyorum, iki hafta önce biriyle beraberdim.
Terapist: peki buraya gelmenin nedeni bu mu?
Danışan: sevgilimden ayrılmam mı?(gülümseme), keşke. Hayır, sevgilimden ayrılmam çok kolay oldu. Bizim ayrılığımız iki taraflı bir anlayış çerçevesin de gerçekleşti. Yunus bu konuda çok medeni ve anlayışlı davrandı. Onunla hala yakın bir arkadaşlık ilişkimiz sürmektedir. Ve onun yeni sevgilisi… Çok güzel. Ve kızın babasının Karataş bölgesinde on binası var. Bu yüzden… Çok hoş bana göre. Kusura bakma kendimi anlatma konusunda gerçekten çok yeteneksizim. Bana soru sormak zorundasın. Sen o tip terapistlerden misin?
Terapist: olabilirim. Neden olmasın.
Danışan: seni sitende buldum. Hiçbir yorum yoktu, aslında senin yaşının biraz daha büyük olabileceğini düşünmüştüm.
Terapist: yaşı biraz daha büyük bir terapist mi tercih etmek isterdin?
Danışan: hayır, aslında çok iyi gözüküyorsun. Bu iş nasıl? Çok zorlanıyor musun? Özür diliyorum.
Terapist: bahsetmeden edemeyeceğim, buraya geldiğinden beri çok fazla benden özür diledin.
Danışan: özgün falan değilim. Sadece biraz kibar davranmak istemiştim.
Terapist: tamam, sadece bilmen gerektiğini düşündüm. Hiçbir şey için özür dilemek gibi bir mecburiyetin yok… bana hangi konuda olursa olsun, istediğin her şeyden bahsedebilirsin. Beni söylediklerinle gücendiremezsin.
Danışan: gücendiremez miyim?
Terapist: tabi ki edebilirsin ama söylemeye çalıştığım şey bunu atlatabileceğimdir. Burada anlatmak istediğim, beni üzeceksin diye kendi duygularını gizleme
Danışan: tamam
Terapist: bir psikologla senin ilk görüşmen mi?
Danışan: hayır, daha önce de 10 hafta terapi’ye gittim.
Terapist: bu çok kısa bir süreymiş.
Danışan: eğer terapist geri zekalının biri olmasaydı. Görüşmeye devam edebilirdim, onun için görüşme uzun bir süre bile… sanki bu hayatta hiçbir iş kalmamışta psikolog olmayı seçmiş gibiydi. Ona bakınca “Tamam! Ben psikolog olmak için doğdum.”, “Ben çok iyi bir dinleyiciyim.” Diye bir izlenimi vardı. Üstünüze almayın lütfen.
Terapist: sorun değil. Devam edin lütfen.
Danışan: yanındayken yüzüne baktığım da şöyle düşündüğünü anlayabilirim: Bu kız umutsuz vaka, zaman kaybı olduğunu söyleyebilirim.
Terapist: neden böyle bir düşünceye kapıldın.
Danışan: bilmiyorum. Gözlerindeki parıltıyı ve kibarlığını gördüğümde böyle bir düşünceye kapılırım. Bir de bana hep aynı öykülerden bahsederdi.
Terapist: bu söylediğin aynı görüşmede mi gerçekleşti.
Danışan: hayır, ayrı görüşmelerde anlatıyordu. Bana
Terapist: bunlar olurken bile görüşmelere gittin mi?
Danışan: Evet, görüşmelere giderek borcumu ödeyebileceğimi düşündüm.
Terapist: borcumu ödeyeceğim derken neyi anlatmaya çalışıyorsunuz. Biraz açıklar mısınız?
Danışan: çok kibar bir insandı. Uğraşıyordu.
Terapist: sana hep anlattığı öykü neydi?
Danışan: çok da bir öneme sahip bir öykü olduğunu düşünmüyorum. Aslında bir öykü de değildi. Daha çok bir fıkraya benziyordu. Psikolog olduğunuz için muhtemelen tahmin edebiliyorsunuzdur.
Terapist: belki de bilmiyorumdur. Bunu anlatmasanız bilip bilmediğimi anlayamayız sanırım
Danışan: Nasrettin hoca fıkralarından birini anlatır.
Terapist: evet, biliyorum. Sanırım bu öykü klasikleşmiş
Danışan: her seferinde anlattığında bana hiçte komik gelmemişti. Görüşmeye gitmediğimde beni 50 defa aramıştı.
Terapist: görüşmeyi hangi sebepten dolayı bıraktığını bilmediğinden seni aradığını hiç düşündünüz mü?
Danışan: bu kadar aramasına rağmen benim telefonu açmamam bir cevap aslında, onunla konuşmak istememe rağmen neden beni arıyor.
Terapist: görüşmeyi bıraktıktan sonra onunla hiç konuşmadınız mı?
Danışan: ona ne söyleyebilirdim, bilmiyordum. Sadece görüşmeyi sürdürmeyi istemedim.
Terapist: terapistine görüşmeyi bırakmanın sadece nedenini merak ediyorum.
Danışan: sadece terapistimi üzmek istemedim. Ta… tamam, kadın beni arama konusunda fazla ısrarcı davrandı. Benim çevremde olan arkadaş ve dostlarım da psikolog’a gidiyor. Onlar görüşmeye gitmediklerinde sadece bir kere arar. Terapistim bunu fazlasıyla ihmal etmişti. Başka neden söylemek gerekirse o gerçekten çok geri zekalı biriydi. O…onu tanıyor musun?
Terapist: hayır, sanmıyorum. Neden bunu merak ettiniz?
Danışan: çünkü durup durmadan terapistimle geçen 10 haftalık görüşmemizin içeriğini merak ediyorsunuz. Ve benim sana gelmemdeki asıl amaç senin çevremdeki hiç kimseyi tanımıyor oluşundur.
Terapist: sadece sizin burada ne anlatmaya çalıştığınızı anlamaya çalışıyorum.
Danışan: sen kendini fazla kasıyorsun, burada sana hiçbir şey anlatmaya çalışmıyorum. Birde sen eski terapistimin konusunu açtın.
Terapist: bu terapi süreci boyunca seni rahatsız edebilecek konular hakkında sorular sorabilir miyim?
Danışan: aman Allahım ya, sana eski terapistim olan kadının, beni takmadığını ve dinleme konusunda da sadece rol yaptığını söylemedim mi? Ona kardeşimin bazı sorunların olduğu ve aileme yardımcı olmadığını söyledim. Onun bana sorduğu şey acaba kardeşine karşı öfke hissediyor musun? Bu ne ya ben kardeşimi çok seviyorum. Ben o esna da terapistime: “Şuan seni öldürebilirim kaltak.” Sizi gerçekten anlamakta zorluk çekiyorum. Ben sanmıştım ki buraya geldiğimde birinin beni dinleyebileceğidir. Ama sen burada psikolog’culuk oynuyorsun. Sanırım eski terapistim gibi senle olan görüşmelerimde boşa gidecek.
Terapist: ben burada gerçekleşecek görüşmelerimizin nasıl gideceğini tam bilmiyorum. Bunu ilişkimiz belirleyecek.
Danışan: tabi ki düşünmezsin. Tamam, dinle o zaman.
Terapist: ben seni anlama konusunda hızlı olmasam da seni dinlediğime gerçekten emin olabilirsin. Ve bence senin hakkın da birkaç şeyi kavradığımı söyleyebilirim. Birincisi, bir şeyi her seferinde dile getirmemek. Klasikleşmiş şeyleri söylemememi ve vaktini iyi değerlendirmemi boşa gitmesini engellememi istemen. Senin ailene özellikle de kardeşine çok bağlı olduğunu, eğer işler yolunda gitmezse yalnızlığı seçtiğini söylemiştin. 50 defa seni arayıp ulaşamazsam bile.
Danışan: gerçekten beni 50 defa aramamıştı.
Terapist: peki sizin hakkınızdaki konulardan konuşmak için siz hangi sebepten ötürü buraya geldiniz?
Danışan: gerçekten büyük sorunları olan insanlar fazla buraya geliyor mu? Kaç kişi buraya geliyor?
Terapist: anlayamadım biraz daha açıklar mısınız?
Danışan: bilmiyorum. Mesela ölüm, tecavüz gibi konularda olan danışanlarınız. Bilmiyorum ya
Terapist: bana anlatacağın her konunun üstesinden gelebileceğimden emin olabilirsiniz.
Danışan: önceki söylediğim şeyleri yaşamadım korkma. Şunu söyleyebilirim ki ben gerçekten kelimeleri ağzımdan çıkarmaya zorlanıyorum. Yazabilir miyim?
Terapist: tabi ki.(yazıp bana uzatıyor) Nasıl hissediyorsunuz?
Danışan: bıkkınlık, yorucu
Terapist: ne çeşit bir kansere yakalandınız?
Danışan: aslında biliyor musunuz? Boş ver ya bu konu akında hiçbir şey söylemek istemiyorum. Sadece bir kişinin bilmesini istedim. Kafam çok karışık, 2 hafta içerisinde hal olunması lazım. Benim çok sayıda planım var halletmen gereken şeyler var. Off ya çok kötü gözüküyorum.
Terapist: geceleri yatabiliyor musunuz?
Danışan: pek değil. Uzandığım zaman terler içerisinde banyo yapmış gibi oluyorum sanki. Çok kötü duruma düşüyorum. Tabi bunu sonucunda yatağım sırılsıklam oluyor. Bu görünüşe göre hastalığımın sonucunda sık rastlanılan bir semptom.
Terapist: ne zamandan beri bundan haberdarsınız?
Danışan: 7 haftadır.
Terapist: bunu nasıl öğrendiniz?
Danışan: fazla terliyordum. Sınıfta arkadaşlarımızın arasında bu yaşanırken çok utandığım için hastaneye gittim. Ama orası çok saçma bir yer olduğu için hiçbir sonuç alamadım. Beni en sonun da biri rötgen çekmem için hastaneye yolladılar ve sonucunu biliyorsun tabi.
Terapist: onlara başka bir yol bulmalarını söyle
Danışan: bunu yaparlarken 12 tıp öğrencisi etrafımdaydı. Ve onlar sanki sen yokmuşsun gibi davranıp dedikodu yapıyorlardı. Bunu anlıyor musun? Sanki senin bedenin cesetmiş gibi davranıp duruyorlardı.
Terapist: çok korkunç gözüküyor. Hiç kanser bilimciyle görüştün mü?
Danışan: evet, teşhis konulduğu gün yanına uğramıştım.
Terapist: tek başına mı gittin?
Danışan: evet
Terapist: oraya giderken yanınıza hiç kimseyi almayı düşünmediniz mi?
Danışan: kimi?
Terapist: bir dost ya da aile bireylerinde olabilir.
Danışan: katiyen hayır, olamaz.
Terapist: aile bireylerine hastalığın konusunda bilgi verdiğinde nasıl bir tutum sergilediler?
Danışan: onların hala hiçbir şeyden haberleri yok.
Terapist: peki bunu kimlerle paylaştın.
Danışan: sadece seninle paylaştım.
 Terapist: benimle mi? Başka?
Danışan: benim hakkımda hiçbir bilgisi olmayan birine anlattım. Geçenlerde kro dediğimiz biri arkamdan laf atmaya başladı: “ Fıstık çok tatlısın bana bakım güler misin?” o esnada arkama bakıp bağırmaya başladım: “Ben kanserim!” diye
Terapist:  yani bu konu hakkında sadece ben ve hiç tanımadığınız biri tek mi biliyor?
Danışan: bu yaşamış olduklarımı tarafsız olarak değerlendirebilecek birileri ya da başımdan geçen bu talihsiz olayı hiç önemsemeyecek insanlara anlatmak istiyordum. Bunun nedenini tam olarak bilmiyorum. Belki tedavi olmak istemememden dolayı da olabilir. Onun için kafam çok karışık bu konuda karar verebilmem için epey bir zamana ihtiyacım var sanırım. Tedavi seçeneklerini görüp belki sonuçlarına baktıktan sonrada karar verebilirim.
Terapist: farklı tutumlarda bulunacak kimler olabilir? Annen mi? Baban mı? Veya kardeşin mi?
Danışan: Mustafa farklı davranışlarda bulunmaz. Ama saldırganlaşabilir.
Terapist: bu saldırganlık kime yönelik olur?
Danışan: ne? Hayır, hiç kimseye kendisine yansıtabilir.
Terapist: bana kendi başına tek hareket etmek istediğin gibi geldin. Tedaviyi tek başına kabul edip, kendi vücudunu başka birinin eline teslim etmenin ne kadar korkutucu olduğunu görebiliyorum.
Danışan: sana tedavinin seçeneklerini gözden geçirdikten sonra başlayacağımı söylemedim mi?
Terapist: bu düşünceler gerçekten kısa süreli kendini motive etmeye yarayan şeyler. Ama bunu unutmamalısın ki bu düşüncelerinle hastalığını tedavi edemez, hastalığının ilerlemesini durduramazsın.
Danışan: ama arkadaşım böyle söylemiyor.
Terapist: tedavi olmayacağını bu düşünceleri birine söylemek için mi buraya geldin? Sigara kullanıyor musun?
Danışan: kalabalık ortamlarda kullanmam ama bu konumuzla ne alakası var.
Terapist: eskiler der ki: “sigara kullanan insanlar, sigaranın onları öldürebileceğini kabullenmemesinin nedeni sigaranın onları daha önce öldürmemesidir.
Danışan: hiçbir şey anlamadım. Ne demek istedin.
Terapist: gerçekten senin böyle bir hastalığa yakalanıp yakalanmadığını kabullenebildiğini merak ediyorum.
Danışan: bu hastalığa yakalandığının farkındayım.
Terapist: evet, ne bildiğini soruyorum. Kanser bilimci sana ne dedi?
Danışan: kritik bir aşamasında olduğunu ve hemen tedavi görmen gerektiğini söyledi.
Terapist: ona güveniyor musun?
Danışan: hayır.
Terapist: neden güvenmiyorsunuz peki.
Danışa: ondan hoşlanmıyorum.
Terapist: ondan hoşlanmamanızın nedeni hastalığınızı teşhis etmiş olması olabilir mi acaba?
Danışan: sana seçenekleri değerlendireceğimi söyledim.
Terapist: Diğer terapistten hastalığınızdan bahsettiniz mi?
Danışan: hayır
Terapist: neden anlatmadınız?
Danışan: çünkü gerçekten bana fazla bir ilgi göstermediğini söyledim.
Terapist: bunu nasıl anladın?
Danışan: bana her zaman aynı öykülerden bahsetti.
Terapist: şu öyküyü düşünüyorum da Nasrettin hoca yardım istemez, istemez sonunda gidip birinden yardım istemeyi düşünür. Ama bu kişinin onu aşağılayacağından korktuğu için kendini aşağılamaya başlar. Bence bu bir adamın zor zamanlarında diğer bireylere güvenme konusunda sorunlar yaşadığı için anlatılmış gerçek bir öyküdür.
Danışan: bu sadece bir öykü
Terapist: ama bunu her zaman dile getirmesinin bir sebebi var. Seni gerçekten dinlemediğini mi düşünüyorsun?
Danışan: kadın çok geri zekalıydı.
Terapist: olabilir. Ama beklide senin diğer bireylere güvenmeni ve onlardan yardım istemeni öneriyor olabilir. Bunu hiç düşündün mü?
Danışan: bu söylediğin şeyler saçma sapan şeyler.
Terapist: bireyler hayatlarının bazı safhalarında yardıma ihtiyaçları vardır. Bana göre senin şimdi yardıma ihtiyacın var.
Danışan: o kadar konuşmama rağmen hiçbir şekilde beni dinlememişsin.
Terapist: sadece bu olayları tek başınıza çözmenize gerek yok. Başkaları ile de paylaşılması gerektiğini söylüyorum. Bence bunu kanser bilimsi ile konuşmanız gerekiyor. Sizin farklı seçeneklerinizin olduğunu ona anlatmanız gerekiyor. Ve ailenle paylaşman lazım
Danışan: keser misin şunu kes artık duymak istemiyorum. Ben çıkıyorum, gidiyorum.
Terapist: süremiz bitti. İsterseniz diğer görüşme için randevu alalım?

Danışan: ben sonra sizi arayacağım.


Görüşme Sizin için Nasıl Geçti?

                Görüşmede bütün duyguları yaşıyor gibiydim. Ama bunu danışana yansıtmamaya gayret gösterdim. Bunu yaparken de kendimi gizlemek ya da düşüncelerimi karşı taraftan saklama gibi bir amacım yoktu. İçinde bulunduğum durumu daha iyiye götürmek için bunu yapmak istedim. İlk başlarda danışanın nasıl bir konu ile bana geleceğini ve bu konular hakkında neler yapabileceğimi düşündüğümde ciddi şekilde endişelere kapıldım. Tabi görüşme başlar başlamaz, bu düşüncelerimin yerini danışanın söyledikleriyle yer değiştirmeye başladı. Çünkü bu endişelerimin olması, sadece bana özgü bir şeyin olmadığının farkına vardım. Bu yaşadığımın normal bir durum olduğunu düşününce kendimi tamamen danışan odaklı bir moda getirmeye gayret ettim. Özellikle de gerçek dışı bir düşünce yığınında kendimi bulmak istemedim. Genellikle danışanlar bizde sihirli bir değnek varmış gibi yaklaşırlar. Bunun yaşanmaması için danışanın duymak istediği ya da duymak istemediği her şeyi terapi etiği içinde ele almaya çalışsam da karşımdakinin, söylediğim düşüncelerden rahatsız olduğunu gözlemledim. Sadece duymak istediklerini görüşmede anlatsaydım, danışanın çevresinde bulunan insanların yaptıkları önerilerden farkım ne olurdu. Diye kendimi irdelemeden edemedim.
            Genel itibari ile ele alındığında bu dört yılın eğitim sürecinin bana nasıl getirisi olduğunu görebiliyordum. Fazla bir deneyime sahip olmasam da en azında bu görüşmede neler yapmamam konusunda bilgiye sahiptim diye düşünüyorum. Birbiriyle çatışma halinde olan duygu yığınımı kontrol etmeye çabalayarak, danışanı sansürsüz bir durumda değerlendirmeye çalıştım. Bunları yaparken de hem iyi yanlarım hem zorlandığım konuların olması beni çok sevindirdi. Olayların çözümünün belirli süreç gerektiğini düşününce motive oluyorum.


Görüşmede Sizin için Neler İyi Gitti?

            Görüşme deneyimine öncelik vermek istiyorum. Gerçek bir danışan olmazsa da olayın içinde nasıl bir tavır takınacağımı deneyim etme fıtratım oldu. Danışanla konuşunca güven konusunda bazı sorunlar yaşadığının farkına vardım. Bu güvensizliği alt etmem için öncelikle kurmuş olduğumuz ilişkinin içinde var olduğumu kendisine benimsettirmeye çalıştım. Var olmayı şöyle açıklayabilirim. Danışanın duygularını dinleyerek önemsemeye, onu olduğu gibi kabul etmeye ve anlattığı şeylerin sevgimizi etkilememesine olanak vermemeye dikkat ettim. Bana göre güven normal hayatımızdaki hava, su gibi ihtiyaçlarımız kadar önemlidir. Benim buna verdiğim değerden dolayı görüşmede olumlu bir şekilde yansıttığımı düşünüyorum.
            Danışanın söylediklerime karşı dirençler geliştirmesi doğru yolda olduğumu düşündürdü. Dirençler nedeni ile göstermiş olduğu tepkilerin danışana hayatıyla ilgili bazı konularda düşündürmeye zorlamaya ittim. Aslında burada gerçekleştirmeye çalıştığım, danışana bu konuda senin tek başına bunu yapabileceğin ve terapistin sadece hayatındaki kararlar için araç görevini üstlendiği mesajlarını şimdiden yükleme amacını, güdüyordum. Kendimi ifade ederken danışandan fazla bir tepki göstermeye çalıştım. Tabi bu düşüncemin anlatılanlara karşı tepkisiz kalınması gerektiğini savunmuyorum. Bu görüşmede ne kadar önyargılı olduğumu gözlemleme zamanım oldu. Ama iyi geçen tarafı ise şimdi ve burada kullanarak sadece danışanın anlattıklarını değerlendirdim. Bazı konularda önyargılı olabiliriz ama hiçbir şekilde karşımdakine yansıtmamak istedim. Görüşmede endişe, korku, heyecan gibi duygu yoğunluğu yaşasam da bunları danışana katiyen yansıtmadım. Çünkü bunları kontrol etmeseydim, karşımdakine yansıtsaydım danışanın bana karşı bir güven zedelenmesi ortaya çıkacaktı.
            Sonuç olarak benim için iyi giden, danışanla birlikte kalarak kendisinin varlığını her seferinde teyit ettim. Önyargılarımı, gözlemlediklerim ve duyduklarım çevresinde olayları irdeleyerek danışana yansıtmamaya çalıştım.


Görüşmede Zorlandığınızı Hissettiğiniz Yerler?

            Danışanla konuşunca güveni sağlamam gerektiğini biliyordum. Bu konuda karşı dirençler geliştirmesi beni hayli zor durumda bırakmıştı. Dirence karşı nasıl bir tavır takınmam gerektiğini tam olarak bilemiyordum. Ama aktif bir şekilde danışanı dinlediğim için kendisi beni dinlemiyorsunuz, diğer psikologlar gibi davranıyorsunuz dedikten sonra kendisinin anlattıklarını teyit etmek için geri bildirimlerde bulundum. Bunu da yukarıda anlattığım gibi dinlediğimi danışana göstermek için kendisinin tek başına hareket etmek istediğini, ebeveynlerine bağlı olduğunu, bir şeyi her seferinde size anlatmamamı ve klasikleşmiş öykülerden size sıkça bahsetmemem gerektiği konusunda uyardığınızı söyleyerek, onu dinlediğimi kendisine göstermeye çalışarak güvenin temeli konusunda sağlam bir aşama kat ettiğimi söyleyebilirim. Epey yerlerde tıkansam da danışanın her seferinde benim bu tıkanmaları atlatmamda fırsatlar sağladığını ve bunları az da olsa değerlendirmeye çalıştığımı söylemek yanlış olmaz.
            Görüşme devam ederken danışana karşı çok önyargılı olduğumu gözlemleme fırsatını bulmuştum. Ama bunu nasıl danışana yansıtmamam gerektiğini tam olarak bilmiyor ve çok büyük zorluklarla karşılaştım. Danışan olayı anlatırken hemen bazı kararlar olmaya çalışıyordum. Olayın tam olarak bitmemesi, benim düşündüğüm kafamda kurguladığım düşüncelerin hatalı olduğuna bir kanat getirmezdim. Ama görüşme ilerledikçe bu düşüncelerimin şekillenmesi ve çıkmazlara girmeme neden oluyordu. Elimden geldiğince danışana kurguladığım düşüncelerimi aktarmaya gayret gösterdim. Yani danışana halk ağzı ile eleştiri ve merak edip soru bombardımanına tutmamakta zorlanıyordum. Benim zor durumda kaldığın en önemli yerlerden bir tanesi de bu içimde yaşadığım duygu ve düşünce karmaşasının somatik olarak davranışlarımda gözükmesini engellemek için kendimle epey bir uğraş içine girdim. Burada biliyordum ki ses rengim, göz temaslarım, jest ve mimiklerimin danışanla olan ilişkimizi bu süreç zarfında hayli etkisi olacağıydı.
            Sonuç olarak görüşmede sadece danışanla muhatap olmuyordum. Kendimle de bir savaş içerisindeydim. Bu içimdeki savaş ilk başlarda çok zorlasa da danışanın anlattıklarıyla kalmamla az da olsa yatıştırmaya başladığını söyleyebilirim. Bu bölümü okumamın nedeni de kendimi daha iyi tanımlayabilme isteğidir. Bunun biraz daha süreceğinin farkındayım, aslında bu bölümün çok güzel yanlarından birinin olduğunu söylemekte fayda var.


Derste İşlediklerimiz Ne Kadar Gerçekleşebildi? Bu Unsurlar Üzerinden Kendinizi Değerlendirin.

            Aktif dinlemeyi görüşmede danışana aktardığım şu cümleyle açıklamak istiyorum. “Ben seni anlama konusunda hızlı olmasam da seni dinlediğime gerçekten emin olabilirsin. Ve bence senin hakkın da birkaç şeyi kavradığımı söyleyebilirim. Birincisi, bir şeyi her seferinde dile getirmemek. Klasikleşmiş şeyleri söylemememi ve vaktini iyi değerlendirmemi boşa gitmesini engellememi istemen. Senin ailene özellikle de kardeşine çok bağlı olduğunu, eğer işler yolunda gitmezse yalnızlığı seçtiğini söylemiştin. 50 defa seni arayıp ulaşamazsam bile.” Burada danışan kendisini dinleyip dinlemediğimi sınamak için sorduğu soruya cevaben aktarmış olduğum bu düşüncemle orada olduğumu, varlığını ve kendisine yönelik değerli bir birey olduğunu anlatarak kendisini önemsediğimi aktarmaya çalıştım. Sormuş olduğu sorunun tuzağına girmemek için elimden geldikçe yorum yapma da cimri olmaya çalıştım. Merakımı, terapötik merak üzerinden sonuca ulaşmak için kullanmaya amaçladım ve kendimi buna göre hazırladım. Mesela “Bu saldırganlık genellikle kime yönelik olur.” Diyerek kişisel merakımı hep arka planda tutmayı denedim. Burada karşıya bilgi ya da soru aktarırken açık ve anlaşılır bir üslup kullanmak istedim ki bunların çoğunu dersi dinlemem sayesinde oldu. Özellikle bunları yaparken üzerinde titizlik ile durduğum konu kullanmış olduğum kavram veya cümlelerin ikimiz için aynı anlamlar ifade edip etmediğidir. Zorlandığım konularda da bahsettiğim gibi danışanın çelişki ve ikilemlerini kendisine hep hatırlattım. Tabi bunu yaparken de dikkat etmem gereken yerlerin farkında olarak, duygu ve düşüncelerimi görüşme ambiyansına uygun olacak şekilde bir tonlama ile aktardım.
            Danışan kanser olmasına rağmen hastalığını kabul etmediği için buna benzer eskilerin kullandığı bir söz kullanmamın uygun olacağını düşündüm. “sigara kullanıcıları, genellikle sigara kullanımından dolayı öleceklerine ihtimal vermediği için kullanırlar.” Hep yapmak istediğim, danışanın konularından sapmadan olayları analiz etmektir.


Kendinizi Daha Geliştirmek için Ne yapabilirsiniz?

            Bu bölümü okumamın nedenini öncesinde de açıkladığım gibi ilk aşamam hep kendimi tanımam ve kendime yönelik yatırımlara ağırlık vermek olmuştur. Bunu yapabilmek için kendime çocukluk yaşlarındaki gelişim azmi ve inatçılığı dert edinmeye, hedeflemeye çabalıyorum. Bu çocukluk modellemesini de şöyle açıklayabilirim, çocuk yürümeyi, koşmayı ve bir şeyler elde etmek için defalarca düşüyor, kalkıyor, hata yaparak öğrendiğini ve kendilerini geliştirdiklerini görebiliyoruz. Aslında bunu hep düşünmüşümdür. Kendimi hangi yollarla geliştirebilirim? Bana göre kendinize yakın, aranızda benzerlikler olan bir idol bularak, bu yolla kendimize çocukluk modellemesini ekleyerek geliştirebiliriz.
            Görüşmede olumsuz sonuçlar alınsa da bunun doğal olabileceğini düşünmek lazım. Çocuk modellemesinde de olduğu gibi gelişimin düşme kalkma ile elde edilebileceği inancını kaybetmemek bu şekilde deneyim kazanarak ilerlenebileceği inancıdır. Gelişebilmek için artı ve eksilerimizi bilmek lazım. Eksileri artıya artılarımızı da daha çok geliştirmek gerekiyor. Görüşmede en çok sorun yaşadığım konulardan önyargılı ve ilişkilerde düşüncelerimi nasıl karşımdakine aktarmam konusunda kendime yatırımların yapılması bilincine vardım.


Danışanın Anlattıkların Duyduğunuz Temel Temalar

            Temalara bakacak olursak danışanın eski psikolog’u ile yaşamış olduğu görüşmeleri bana anlattı. Kendisinin bu görüşmeyi neden bıraktığı ve eski terapistiyle nasıl bir ilişki olduğunu sorarak bu ilişkinin danışanımın benle olabilecek olumsuzluk durumlarının oluşmasına engel olmak için hep sorgulamayı amaçladım. Eski danışanına karşı bir öfke beslemiş gibi gözüküyordu. Öfke doğal gelişen bir olaydır ama kendisi yaşamış olduğu ilişkiyi anlatırken bir öyküden bahsetmişti. Bu öykünün hayatıyla nasıl bir ilintisi olduğunu, hastalığında olduğu gibi kabullenemiyordu. Onun için kendisinin, her seferinde bana öyküyü anlatmasını istedim. Başka bir temaya bakacak olursak kanser bilimcisinin, hastalığını teyit etmesinden dolayı kendisine karşı bir öfke geliştirmişti. Genel olarak bir değerlendirmeye alacak olursak kendisine düşüncelerinin yanlışlığını her seferinde söyleyen bireylere karşı bir öfke besliyordu. Bende burada kendisine, düşünce ve davranışın hatalı olduğunu söyledim. Çünkü danışan kendisiyle aynı düşünceye sahip bir insan istiyordu ki bu da yanlıştı. Her insanın bunu dile getirmesi onu doğru yola sevk edeceğini biliyordum. Danışan ciddi olan hastalığı hep kurguladığı düşünceler ile ertelemek istiyor ve bunu da yapıyordu. Nasıl bir tedavi görmek istediğini seçeneklerinden sonra değerlendirdiğini söyleyerek kendisini kandırıyordu. Bu konuda bir otoriter olmalıydım ki kendisi bunun ciddiyetinin farkına varsın.


Verbatiminizi İncelediğinizde Farklı Yapmak İsteyeceğiniz 2 şey belirtin. Neden farklı yapmak istediniz? Farklı olan nasıl olurdu?

            “Ben burada gerçekleşecek görüşmelerimizin nasıl gideceğini tam bilmiyorum. Bunu ilişkimiz belirleyecek.” Bunu kendi heyecanımla açıklamak istiyorum. Bulunduğum konum itibari ve danışanın yaşadığı güvensizlik ilişkileri nedeni ile böyle bir soruyu ilk başlarda söylememem gerekiyordu. Kesin ve net bir şekilde cevap vermem gerekiyordu bence. Danışan zaten insanlara karşı bir güvensizlik geliştirmiş onu daha tatmin edebilecek bir cevap verebilirdim. Mesela bu görüşmenin zaman kaybı olmayacağına dair kesin bir cevap verebilirdim.
            “Diğer terapistten hastalığınızdan bahsettiniz mi?” Ben bu soruyu tam olarak görmüyorum. Sadece eski terapisti çevresinde kaldığımı bir nevi gösteriyor. Mesela burada ne yapabilirdim diye düşündüm de biraz daha açıklama yapmam gerekiyordu. Örneğin danışan tedaviyi hem eski psikolog’u ile yapmak istemiyor hem de hastalığını kendisine söyleyen kanser bilimcisinin tedavi yapmasını istemiyordu. Burada şöyle bir soru yönlendirebilirdim. Siz farklı psikolog’ların ya da farklı kanser bilimcilerin yanına gitsen de durumun aynı olacağının farkında mısınız?


Sadece bir tık :

0 yorum:

Yorum Gönder

 

Psikolog Yunus Kaçan Copyright © 2015 | Türkçeleştirme: Karamsar Temalar